Kavramların, yaşamın ve toplumların içinin boşaltıldığı, tüm değerlerin tek bir kişide toplandığı bir çağda yaşıyoruz.
Birey, tüm değerlerin toplamı, temsili olmuşken ve birçokları da bundan pek memnunken, yine aynı bu bireyci dünyadan, belki de yanı başımızdan kendi kendini yetiştiren, kendini oluşturan bir gerçeklik var etti kendini. Yaşamın ve anlamın özü ile buluşan, hakikat arayışçılığını yaşamının amacı haline getirip bu uğurda tüm dünyayla savaşan Önderliğimiz, var olan ezberleri bozup yeni insanı yaratmıştır. Yaratılan bu yeni insan kendinden çıkan, kendinden çıktıkça evrensele karışan gerçekliğin temsilidir. Evrensele ulaşmak bir yolculuk, çaba ve emek sürecidir. Bu yolculuğa başlamadan önce doğduğumuz ve yaşadığımızı sandığımız bu bataklıkta debelenirken, hepimizin içinde ilk olarak bir ben vardı; âşık olduğumuz. İşte bu benden kurtulmanın, bataklıktan çıkmanın, arınmanın ilk adımı da bu yolculuğa çıkmakla, bu adımı atmakla başlıyor. Başlangıçlar önemlidir ve çoğu zaman sonucu belirleyen başlangıçtır.
Yol, yolcu ve yolculuk…
Yolcular yürür, hepsi anladığı kadar, anlayabildiği kadar girer yola. Yolcu, yürüyüşü belirler. Menzil bellidir, odak bellidir oysa. Yürüyüş bir süreçtir ve bu süreçte kimileri vardır ki yolda mihenk taşı olurlar. Yolun yılmaz katılımcıları, menzili en iyi anlayan ve yol ne kadar zorlu olursa olsun vazgeçmeyen, menzilden uzaklaşmayan, kopmayanlarsa fedailerdir. Onlar kapitalizm canavarına karşı hakikat yolunun zorlu, çaba isteyen engebeli yolunda koşar adım ilerleyenlerdir. Yol gerçeğinde menzile ulaşmada, Önderlik ile arkadaş olmada en önemli şey arınmak, oluşmak ve değişmekse ve hepsi bir aşamaysa eğer, fedailik bunun son noktasıdır. Fedailer, Önderliğin en güzel parçaları, hakikat yoldaşlarıdır. Onlar, kendinden çıkıp, Önderliğin bütünlüğüne katılan, aynı zamanda Önderliğin etrafındaki halkaya en çok enerji verenler; birey olmaktan çıkıp Önderliğe katılanlar, birken birlik olup, evrenselleşenlerdir.
Evrenselleşmenin bir diğer tanımı da, yok sayılan, yok oldu denilen tüm canlılarla yaşamak, tarihle yoldaşlık yapmak ve bir olmaksa, Önderliğin kadınla kurduğu yoldaşlık da, bütünleşmenin ve kirletilen tarihten intikam almanın başka bir boyutu oluyor. Önderlik gerçeği ve buna bağlı olan mücadele felsefesinde kavramların içi dolduruluyor ve anlamlı bir yaşama eviriliyor. Köleleştirilen kadından kahramanlar yaratıyor Önderlik. Geleceğin, şimdinin yaratımını yapabilmesi için yol haritaları veriyor kadınların ellerine. Haritalar, pratiğe döküldüğünde bazen bir eylem bazen bir yazı bazen hakikatin savunuculuğu oluyor ama illa ki bir şeyler değişiyor; Ortadoğu PKK’li – PAJK’lı kadınlar öncülüğünde yeniliklere gebe oluyor. Kutsal toprakların rahmi Ortadoğu’da ana; yaratan, oluşturan, can veren, biçim veren, ruh taşıyandır.
Hiçbir varlık, öncesiz ve sonrasız olmadığı gibi şimdisiz de değildir. Tarihsel gerçekliklerimiz olan şehitlerimiz temsil ettikleri hakikat parçasında, kökleri bin yıllar öncesine dayanan özgürlük âşıklarını, şimdide hakikat temsilcisi Önderliğimizi ve gelecekte tüm insanlık değerlerinin temsili Önderlik paradigmasının yaşamsallığını somutlaştırıyor. Yaşam onlar şahsında anlama kavuşuyor. Ölüm; kaybetme, kaybolma, yok olma anlamından çıkıp başka yaşamlarda yeşillenmeye, evrenselleşmeye dönüşüyor, şehadet oluyor. Hakikatin dilinde simgeler değişse de temsil edilen, yaratılan, öz aynıdır.
Fedailiğe ulaşmış bir kadının ruhunda yaşamın en güzel melodisini duymamak mümkün mü? Bu yazıyı yazmaya başladığımdan beri onlarla konuşuyor, onları dinliyorum. Onlarla kısa bir anlığına da olsa beraber olmanın yarattığı mutlulukla mücadele daha fazla anlama kavuşuyor, insan iradesi ve aklına olan inancım artıyor. Önder Apo tarafından yaratılan kadının özüne dönüp, tanrıçalaşması onlar şahsında bir kere daha pratikleştirilmiş oluyor. Farkındayım, kurduğum hiçbir cümle 5 harflik kısa ama derinliğinden hiç şüphe duymadığım bu kavramın içini doldurmaya yetmiyor fakat onların yüreğinin derinliklerinden dökülmüş bu melodinin notaları, bu zafer şarkısının en güzel tanımı olacak diye düşünmeden edemiyorum. O yüzden de sözlerimi onlarla devam ettirip, bitirmek istiyorum.
Şehit Doğa Jiyan; “Feda edebilmek, fedakârlık yapılabilmek için kendin olup kendinden çıkman gerekiyor” diyor.
Onun ardılı Şehit Sara ise şöyle ifade ediyor;“Size olan bağlılığımızın, sevgimizin bir gereği olarak, kesinlikle yaşamdan bıkan bir insanın ruh haliyle değil de, yaşamın sırrına varmak isteyen bir duygu yoğunluğu ile yapmak istediğim bu eylemi yerine getirmem gereken bir görev bilmekteyim. Başarılı olduğum sürece yoldaşlık hakikatinizden pay alabileceğimin bilinciyle, her zamankinden daha iddialı ve kararlıyım. Bu iddia ve kararlılıkla sizi ne kadar çok sevdiğimi pratiğim ile göstermek istiyorum.”
Ş. Asya Ali; “Önderliğin fedaisi olmak yaşamın her alanında kendini bu misyonla donatmak, bunu yaparken de büyük bir aşkla tüm geriliklerinle savaşarak, yakıcı bir koşuyu göze almak demektir”
Ş. Rojger Helin de; “Fedailik; emekle yoğuruluyor, sabır süzgecinden geçiyor, büyük irade istiyor. Gerçek anlamda kararlaşmak istiyor ve Önderlik terbiyesinden geçmek gerekiyor. Bu bilinçle üstlendiğim görevin sorumluluğunu tüm samimiyetimle gerçekleştireceğime inanıyorum. Kendimi her zamankinden daha çok bu göreve hazır hissediyorum.” diyerek onların ardılları ve Önderliğimizin fedaisi olma yolunda Ş. Asya Ali’yle birlikte ellerini buluşturarak tıpkı tarihin sesi olan diğer arkadaşları gibi ateş olup patlıyorlar düşmanın beyninde. Önderlik ve şehitlerle ortak paydada buluşup fedailik tarihinin derinliklerine yol aldılar.


