Bir hiçlikten ibaret değildi kadın, tersine yokluktan var eden, yaşam damarlarına can verendi. Evreni keşfederken kendini bulan güzelliklere gebe bir varlıktı Kadın. Ve kadın cennet ve cehennem arasındaki ince bir çizgiydi. Tanrıçalaşırsa insanlığa cenneti bağışlayan fakat köleleştirildiğinde ise cehennemi yaşayan ve yaşatandı. Yaşam köleleştirilmiş kadın etrafında çirkinleşir, insanlık kendine yabancılaşırdı. Çünkü kadın yaşam demekti ve yaşam özgür kılındıkça güzeldi. Gizemli kılınan kadının sır kapılarını aralayan ve hakikatini gün yüzüne çıkaran Önder APO merak bile edilmeyen tüm soruları cevaplamıştı. Şimdi insanlık, en değme profesörlerin bile kabullenmekte zorluk çektiği bir gerçeklikle yüz yüze kaldı. 

Zaman yüzyıllardır sömürülen, köleleştirilen, ezilen, tüm çirkinliklere maruz kalan kadının intikamıyla yüzleşme zamanıydı. Ve bir mücadeleyle yeniden doğuyordu kadın, yeni ve özgür bir yaşam yaratma uğruna tüm zalimlere başkaldırıp savaşıyordu. Bu savaşta binlerce kadın yer almak için akın ediyordu, Önder APO’nun kurduğu Özgür Kadın Ordusuna büyük bir merak doğuyordu. Dünyanın dört bir yanından isyan çığlıkları duyuluyor, kadın ayaklanmaları gün geçtikçe artıyordu. Önder APO’nun özgürlük seferlerinin başlangıç noktası olan Erzirom şehrinde bir kadının daha mücadele macerası başlıyordu. Ekin Dilda, yurtsever ve geleneklerine bağlı bir aile içerisinde büyümüştü. Düşmanın tüm baskı ve zulmü karşısında daima direniş çizgisini koruyan Berazî aşiretinin bir ferdi olan Ekin çevresinden kaynaklı mücadele bilinciyle yetiştirilmişti. O, PKK saflarında yer alan birçok tanıdığı gibi özgürlüğe, mücadeleye merak salmış ve parti saflarına sempati duymaya başlamıştı. Anlatılan gerilla anılarından etkilenip bu ruhun sırlarını araştırmaya başlamıştı. Özellikle kadın gerillaların güçlü, iradeli, bilinçli katılımları O’nu mücadele saflarına çeken en kuvvetli güç olmuştu. Önderliğin kadını yükselttiği mertebe karşısında nutku tutulan Ekin adlandıramadığı arzularıyla buluşmuştu. Araştırmaları sonucunda Önder APO’nun esaretinden sonra ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla yapılan eylemlerden derinden etkilenmişti. PKK yaşamındaki derin anlam, bağlılık ve hakikat O’nu kendisine çekmiş, dayatılan yaşam uğruna mücadele eden ve özgür bir yaşam için bedenini ateşe veren insanlar Ekin’i gerilla saflarına sürükleyen başat nedenlerden olmuştu. Özgürlüğü amaç bellemek yaşamın bir gerekliliğiydi ancak günümüzde özgür yaşamların ağır bedelleri oluyordu. Bundandır ki özgürlük ancak cesur yürekli insanların yürüyebileceği bir yoldur. Amansız mücadelelerin olduğu bu mücadele yoluna 2015 yılında girmişti Ekin. Tarifi olmayan büyük bir heyecanla atıldığı yeni yaşamında ilk deneyimlerini edinmek için yeni savaşçılar eğitimlerine dâhil olmuştu. Eğitimlerde paylaşılanları pür dikkat ve merakla takip etmiş ve kısa sürede PKK-Kürt halk tarihini, yaşam, düşman ve kadın gerçekliğini öğrenmişti. O, eğitimden aldıklarıyla kendi kişiliğini Özgür Kadın İdeolojisiyle karşılaştırmış ve kişilik özelliklerinde değişikliklere gitme mücadelesi vermişti. Zîlan, Bêrîtan ve Sema gibi öncü komutanların yaşamlarını, karakterlerini tanıyıp kendi mücadele rotasını ve idollerini belirlemişti. Bu doğrultularda eğitimden sonra pratik yapacağı alana geçerek güçlü yaşam deneyimleri elde etmişti. Yaşamdaki katılımı ve çalışmalardaki sorumluluğuyla tanıdığı birçok yoldaşının moral ve güç kaynağı olmuş ve başarılı bir pratiğin sahibi olabilmişti. Savaş ruhunun neferi, DAİŞ çetelerinin Kurdistan topraklarına vahşice saldırıları ve kadınlara canice yaklaşımları karşısında bir izleyici olmak istememişti ve intikam için savaş mevzilerinde yer almak istediğini belirtmişti defalarca. Sonunda arzusu gerçekleşen Ekin büyük bir heyecan ve zafer kazanma hırsıyla savaş meydanında düşmanın üzerine yürümüştü. Yer aldığı tüm eylemlerde cesur, fedakâr, azimli duruşu ile üstün ve tarihi zaferlere imza atmıştı. Savaştaki duruşuyla tüm yoldaşlarının takdirini, güvenini kazanmış ve yoldaşlarıyla birlikte uzun süreli tarihi bir direniş ardından işgal edilen tüm toprakları özgürlüklerine kavuşturmuştu. Bu zaferi tüm çocuk ve kadınlara adamıştı düşmana sıktığı her mermi onların intikamıydı ve bu hırsla düşmanların üstüne yürümüştü. Soluksuz ve zorlu bir mücadeleden sonra Ekin yeniden özgür mekânlarına dağlara dönmüştü Ekin ve dağlarla yeniden buluşmuştu. Dağlar bir özgürlük savaşçısının en kadim dostu, en korunaklı ve en dayanıklı yuvasıydı. Hele de ulusal değerlerin yanında bir de cins gururunu yeşertmek için savaşan bir kadın için dağlar daha derin anlamları barındırıyordu. Dağ demek, şehrin bürokratik ve iktisadi tüm ilişkilerinden uzak olmak demekti, dağ demek, ailenin veya aşiretin töre adı altında kadına uyguladığı muazzam baskıdan uzak olmak demekti, dağ demek, erkeğin cinsel objesi olmaktan başka bir şey ifade etmeyen, bir reklam aracı olarak lanse edilen kadın kimliğinden uzak olmak demekti. Dağ demek Tanrıçaların zirvelerinde kurduğu tahta sokulup orada kaybettiği özünü bulmak demekti kadın için. Bundandır ki kadının en büyük dostu Reber Apo herkes dağı bıraksa bile kadın bırakmamalı demişti. Bunu en derin hücreleriyle sezen kadın için dağa varmak büyük bir aşkı gerçekleştirmek demekti. Ekin de bu aşkı gerçekleştirmiş olmanın saadetini yaşamıştı. Dağdaki mücadelesine başlar başlamaz bir profesyonellik eğitimine tabii olmuş ve gerillacılıkta yeteneklerini geliştirip, mücadele yol ve yöntemlerinde bir yetkinlik düzeyi yakalayarak savaş sahalarına geçmişti. Faşist Türk devletinin Medya Savunma Alanlarına yönelik başlatmış olduğu operasyonlarına karşı, profesyonel bir gerilla olarak yeniden sürece dâhil olmuştu. Ekin YJA-Star militanına yaraşır bir duruşla ve yeni dönem vuruş tarzındaki ustalığıyla en zorlu görevlerde bile üstün başarılar kazanmıştı. Xakurkê bölgesinde görev üzerinde olan Ekin savaş tünellerinin yapımında büyük emeklerin sahibi olmuştu. Tünel demek yaklaşan zaferin garanti altına alınması demekti, tünel demek dünya üzerinde geçerliliği ve etkinliği azalan gerilla savaşının yeni dönem taktiği olduğu kadar tüm ordular için de zafere götürecek yegâne mevzilenme yolu demekti. Tünel demek onurlu bir savaş ve bu savaşta asla kaybetmeme anlamına geldiği kadar mutlaka zafere götüreceğine yürekten inanılan savaş yöntemi demekti. Tünel direniş ve fedailik dergâhıydı ve bu yüzden tünel zafer demekti. İşte Ekin bu derin bilinçle alt yapı çalışmalarında hesapsız bir emeğin, sınırsız çabaların ve tamamen öz güce dayalı yeni fikirlerin sahibi olmuş ve her devrimci gibi devrimi büyütecek katkılarda bulunmuştu. Özgürlük uğruna uzun ve meşakkatli yolları durmadan yürüyen Heval Ekin 6 Ekim 2024 günü gerçekleşen sömürgeci T.C. devleti saldırısında şehadete ulaşmıştı. O şehadet anına kadar da asla ikirciklik göstermeyen bağlı bir militan, O yoldaşlarını canından evvel koruyan bir fedai ve kadın özgürlüğü yolunda atılan iddialı bir adım demekti. Ekin Yoldaş, tertemiz yüreği ve hesapsız katılımıyla devrimi zafere biraz daha yaklaştırdı, zamanın iyi ve güzel olana doğru evirilmesinde var gücünü kullanarak ivmeyi hızlandırdı. Ekin ve tüm devrim şehitlerimizin hızlandırdığı zafer yürüyüşünü mutlaka yakalamak, özgür kadın ve özgür toplumu gerçekleştirerek verdikleri mücadeleyi anlamlandırıp sonuca ulaştırmak anılarına bağlılığın gereğidir.