Kurdistan’ın cennetin yeryüzüne yansımasından, bahar dağlarından aşağıya bırakıyoruz kendimizi. Bu baharda dağlarımızdayız, kök salmışız yeryüzünün damarlarına.

Şahmaranın evlatlarıyız, berdevamı ve mirasçıları… İnsanlığın çalınan, tersyüz edilen değerlerini topluyoruz tek tek. Koruyup güzelleştiriyor, güçlendirip insanlığa peşkeş ediveriyoruz. Dağların doruklarından aşağıya anamızın ak sütü gibi çağlayarak akan şelaleler misali sunuyoruz; sevgiyi, onurlu paylaşımı, bolluğu, bereketi, adalet ve vicdanı. Sundukça çoğalıyoruz…

Yanımda her biri 7-8 yılın gerillası iki Arap kadın arkadaşla tepeden ayrılıyoruz. Ülkemizin onurunu savunan tepelere tırmandığımda elimden geldiğince hafif tutmaya çalıştığım çantamı bir türlü alamadım genç arkadaşlarımdan. Bir tüy gibi hafifmişçesine kolumdan kaptılar çantamı. Özgürlük gerillalarında içselleşmiş bir kültürdür, daha genç yoldaşlar yaşça büyük arkadaşların çanta, silah vb. bütün malzemelerini taşımak isterler. Çok içten bir saygı ve sevgiyle yodaşlarının yüklerini hafifletmek isterler. Alabilene aşk olsun. Yıllardır ısrar kıyamet yükümü vermek istemememe rağmen bir türlü başaramıyorum zaten. Çoğu zaman bir ucundan ben, bir ucundan genç gerilla arkadaşlar çekiştirip dururuz, tabi sonuç hep aynı oluyor. Bu ısrarın yarattığı sevinçle kendimi tutamayıp gülme krizine tutuluyorum ve hep de kaptırıyorum…

Heybetli dağlarımız bu sene çok azda olsa yağan yağmurlarla yeşillenmeye başlamış. Havanın yoğun bulutlu olduğu bir esnada güneş arasıra kendini bize göstermekten geri durmuyor. Tepede her fırsatta çıktığımız ot toplama seferlerinde, her defasında bir genç arkadaşı yanıma alarak araziyi tanıtmaya çalışıyorum. Çok uzun yıllar Kurdistan’ın bir çok dağında gerillacılık yapmış eski kadın arkadaşlardan öğrendiğim tecrübe dolu her şeyi genç arkadaşlara aktarıyorum. Doğadan nasıl beslendiğimizi,otların gerillalar için önemini, hangi pancar ne zaman çıkar, hangi ot yenir, ne zaman toplanır, nasıl pişirilir, saklanır vb. Bizim için ot toplama aslında bir yerde kapitalist moderniteye başkaldırıdır, onun reddi ve alternatifidir. Bütün yiyeceklerin paketlenip zehirlerle doldurulup, dondurulup parayla çok az bir kesime hitap ettiği bir sistemde, doğadan organik, parasız ve çıkarsız ot toplama bir ideolojik duruştur aslında. 

Kapitalist modernitenin doğaya yabancılaştırdığı genç arkadaşarın doğayla yeniden buluşması bir seremoni gibidir. Bulduğu otları tek tek gösterince, bir eylemden başarıyla çıkmışcasına yüzlerindeki sevinç görmeye değer bir manzaradır o an. Doğa anaya duyulan hasretin vuslata ermesi gibi bir duyguyla taştan taşa kuşlar gibi sekerler.

Kendimizi dik patikalardan, taşların arasından bırakmaya başlar başlamaz, yeni öğrendikleri otları, bir hazine bulmuş gibi büyük bir sevinçle göstermeye başladılar arkadaşlarım. Tabi daha önce bu konularda yaşadıkları komik anılarını zevkle anlatıyorlar. Gülmekten patikadan yuvarlanmaktan duyduğum korkumu göstermemeye çalışıyorum. Çocuklar gibi onları kucaklayıp yanaklarından sıkmak geliyor içimden. Köle-iktidar denkleminin ağır tahribatlarını yaşayan kişiliklerimiz en saf, çocuk haline dönüyor. Kendimizi yeninden ve daha güçlü yaratıyor, yapılandırıyoruz, birbirimizi sevgiyle, saygıyla, anlamlıca kucaklayabiliyoruz. Bu duygularla ilk durağımıza ulaşıp zamanı  belirlemeye çalıştığımızda her zamankinden daha kısa sürede varmış olduğumuzu farkediyoruz.

Daha aşağılarda yeşillenmiş patikalarda birbirimizin ardısıra yürümeye başladığımızda aklımızda, yüreğimizde dolup taşan düşüncelerimiz dile dökülmeye başladı. Her birimiz böyle bir baharda bu patikalarda Önderliğimizin ardısıra yürüme hayallerimizi birbirimize anlatmaya başladık. Ve genç yodaşlarım hemen heyecanla rüyalarını anlatmaya koyuldular. Bir arkadaş aslında defalarca rüyasında böyle yemyeşil bir bahar arazisinde patikada Önderliğin ardısıra yürüdüğünü gördüğünü anlattı. O kadar içten ve canlı anlatıyorduki o an hemen önümde Önderliği hisseder gibi oldum. Önderliğin Bekaa Vadisinde Mahsum Korkmaz Akademisinde kadın arkadaşları yanına alarak dağ yürüyüşlerine çıktığı manzaralar gözümde canlandı.

Genç arkadaşlarımın Önderlik rüyalarını anlatmaları bitmek bilmiyordu. Defalarca Önderliği görmüşlerdi. Aynı anda hafızam Önderliği gördüğüm rüyalarımı zihnimde canlandırmaya başladı. Ama bu rüyalarımı paylaşmaktansa en sevdiğim şeyi yapmayı, genç arkadaşlarımı dinlemeyi tercih ettim. Bir arkadaş aslında Önderlikle görüşmenin olacağı her günün gecesinde Önderliği rüyasında gördüğünü ve rüyalarını arkadaşlara anlattığını söyledi. Bu çok şaşırtıcı bir durumdu. Daha öncede bir çok defa kadın arkadaşların bu tür rüyalarını duymuş, ilgiyle dinlemiş, yorumlamaya çalışmıştım. Ama bu defa bana şaşırtıcı gelen; rüyaların içeriklerinin dahi Önderliğin basına yansıyan görüşleriyle hemen hemen aynı olmasıydı. Diğer arkadaşta son görüşme öncesi Önder APO’yu rüyasında gördüğünü ve Önderliğin onu görevlendirdiğini anlatıyordu. Görevlendirdiği saha da görüşmenin içeriğinden yansıyanlarla birebir aynıydı. Bu kadarı da pes doğrusu dedirtecek cinstendi. Şunu eklemekten de hiç geri durmuyordu: “Önderlik bir çıksın, nerede gerekli görürse, nereye gönderirse seve seve gider, tüm gücümle çalışırım”

Ne astrolojinin, ne kuantumun, ne felsefenin, ne de modern tıbbın izah edemeyeceği bir durumdu bu. Ama Jineolojik düşündüğümüzde olay o kadar da karmaşık değildi. Biz kadın gerillalar ve erkek gerilla arkadaşlar, her an Önderliğin binbir emekle bize hazırlamış olduğu yaşamın anlamına vararak, bilerek, isteyerek, canı gönülden yaşıyoruz. Hissederek, düşünerek, anlam vererek somutlaştırıyor, yaşıyoruz. Aynı zamanda Önderliğimiz de her an özgürleşebilmemiz, onurlu bir yaşam sahibi olmamız için üzerimize yoğunlaşıyor, düşünce üretiyor. Birbirini hissetmenin gerçekleşmiş hali ancak böyle olur.

Kadın hislerinin ne ka dar güçlü olduğunu bu rüyalara bakarakta çok net anlayabiliyor insan. Kadının göbek bağının henüz evrenden kopmadığını belirtmişti bir tespitinde Önderliğimiz. Modernitenin kirinden, pasından, maddi yaşam özentilerinden arınmış insanlar olarak tertemiz hislerle yaşıyoruz, yaşatıyoruz. En büyük tutkumuz, hedefimiz, umudumuz, hayalimiz, hasretimiz, yaşam gerekçemiz; Önderliğimizin fiziki olarak özgür olması. Bu hedef ve kararlılıkla, bilincimizde ve bilinçaltımızda, onurlu yoldaşlığın en hakiki temsili Önder APO’yu yaşıyoruz.

Önder APO’yu fiziki olarak görüp konuşmamız, dinlememiz lazım, çünkü ancak O bizi ikna edebilir. Başka türlü önerilen, sunulan şeyler bizim için oyalama, kandırma kabilinden sözlerden öteye bir anlam taşımayaktır.

Ancak bu şartımız gerçekleştiği takdirde Önderliğimizin dediği gibi HERKES ÖZGÜR OLACAK…